Sayfalar

5 Mayıs 2013 Pazar

''Hocaları toptan kaldırmalı'' Mustafa Kemal Atatürk

''Hocaları toptan kaldırmalı''  Mustafa Kemal Atatürk
''Hocaları toptan kaldırmalı''  Mustafa Kemal Atatürk


Kazım Karabekir şöyle anlatıyor:

10 Temmuz 1923 Ankara istasyonundaki kalem-i mahsus binasında Fırka nizamnamesini müzakereden sonra, Gazi ile yalnız kalarak hasbihallere başlamıştık. “Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkumdurlar” dediler. Kendisini hilafet ve saltanat makamına layık gören ve bu hususlarda teşebbüslerde de bulunan, din ve namus lehinde türlü sözler söyleyen ve hatta hutbe okuyan, benim kapalı yerlerde baş açıklığımla latife eden, fes ve kalpak yerine kumaş başlık teklifimi hoş görmeyen Mustafa Kemal Paşa, benim hayretle baktığımı görünce, şu izahatı verdi:

 “Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar! Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Bunun için önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz. Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz!“

Bkz. Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası,

Atatürk-Karabekir, Yayına hazırlayan: İsmet Bozdağ, Emre Yayınları, Aralık 1991, s.143.
Aynı hatıraları Uğur Mumcu “Kazım Karabekir Anlatıyor” ismiyle neşretmişti. Oradaki ifade şöyledir:

“Bunun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız.” İsmet Bozdağ ifadeyi kendine göre yumuşatmış olabilir. Devam edelim:


Karabekir 14 Ağustos 1923 tarihinde Türk Ocağı’nda verilen bir çay ziyafetine gitmeden önce şu bilgileri işitdiğini bildiriyor:

“Gazi Kur’an-ı Kerim'i bazı İslamlık aleyhdarı züppelere tercüme ettirmek arzusundadır. Sonra da Kur’anın Arapça okunmasını namazda bile yasaklayarak bu tercümeyi okutacak! Ve o züppelerle işi alaya boğarak, güya Kur’anı da, İslamlığı da kaldıracaktır!”(s.158)

Akşam M. Kemal’e bu konudaki itirazlarını bildirince olanları şöyle anlatıyor:

“M. Kemal paşa beyanatıma karşı hiddetle bütün içini ortaya döktü: Evet Karabekir; Arapoğlunun(Hz. peygamberin) yavelerini(uydurmalarını) Türkoğullarına öğretmek için Kur’anı Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece de okutacağım. Ta ki budalalık edip aldanmakda devam etmesinler!… Şüphe yok ki, yakın günlere kadar Kur’anı ve Peygamberi her yerde medh ve sena eden ve hatta hutbe okuyan bir insandan bu sözleri beklemek herkese eza veriyordu.” (s.159)

Kazım Karabekir’in hatıralarında şu satırlar da dikkat çekiyor:

“19 Ağustos Pazar akşamı, Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar-Latife Hanım ile birlikte bana akşam yemeğine geldiler. Keçiören’e giderken sağ tarafta kubbeli köşk denen mevkide, bol suyu ve büyücek havuzu olan bir köşkte kira ile oturuyordum. İsmet Paşa Lozan’da iken Mustafa Kemal Paşa, Latife Hanım’la birlikte, bir kere daha bana akşam yemeğine gelmişlerdi. Münakaşayı İsmet Paşa ile ben yaptım. Mustafa Kemal Paşa sükunetle bizi dinledi. Mustafa Kemal Paşa, Lozan’dan da aldığı hızla, ne İktisat Kongresi’nin ve ne de heyet-i ilmiye’nin hazırladığı programlara ilgi göstermeyerek müthiş bir inkilap hamlesi teklif etti:

 “Hocaları toptan kaldırmadıkça hiç bir iş yapamayız. Bugünkü kudret ve prestijimizle bugün bu inkılabı yapmazsak, başka hiçbir zaman yapamayız.“İlk Fethi Bey Grubundan sonra da Mustafa Kemal Paşa’dan işittiğim bu yeni inkilap zihniyetini İsmet Paşa bir çırpıda tamamlıyordu. Aradaki zaman fasılaları kendiliğinden ortadan kalkarak, bu üç şahsiyetin üç maddelik programları kulaklarımda tekrarlandı:

1- İslamlık terakkiye(ilerlemeye) manidir
2- Arapoğlu’nun yavelerini Türklere öğretmeli
3- Hocaları toptan kaldırmalı ! ”

(s.165) 

''İhtimal ki bazı kafalar kesilecektir''

''İhtimal ki bazı kafalar kesilecektir''
''İhtimal ki bazı kafalar kesilecektir''


1 Kasım 1922 günü, Meclisteki müzakerelerden sonra, takrir, müşterek bir encümene havale edildi. Encümendeki bazı hocalar Hilafetin saltanattan ayrılamayacağı fikrini müdafaa etmeye başladılar. 

Müzakerelerin fazla uzayacağını anlayan Mustafa Kemal, Encümen Reisinden söz aldı ve önündeki sıranın üstüne çıkarak, yüksek sesle şu beyanatta bulundu;

"Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; müzakere ile, münakaşa ile verilmez, Hakimiyet, Saltanat kuvvetle, kudretle zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk Milletinin hakimiyet ve saltanatına, vazıulyed olmuşlardı; bu tasallutlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdi.

Şimdi de Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatı, isyan ederek kendi eline, bilfiil almış bulunuyor.

Bu bir emrivakidir.Mevzuubahis olan; millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak mıyız? meselesi değildir.

Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir.Bu, behemehal olacaktır.

Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi taktirde,

hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. FAKAT İHTİMAL BAZI KAFALAR KESİLECEKTİR."


Mustafa Kemal in bu beyanatı ve yaptığı tarihi açıklamalardan sonra, müşterek encümenin hilafetin saltanattan ayrılması için hazırladığı kanun tasarısı Büyük Millet Meclisinden kabul edildi.(1 Kasım 1922)


Gazi' nin Hayatı "Maarif Kitaphanesi s:126

Bu güne değin en çok tıklanılanlar